Sıradaki Hedef Süleymancılar mı?
Sıradaki Hedef Süleymancılar mı? İktidarın Düşmanlaştırma Döngüsü Devam Ediyor
“Zulüm, kendine benzemeyeni tehdit sayar.” // Anonim
Türkiye’de siyasal iktidarın uzun süredir sürdürdüğü bir yönetim pratiği var: “Kriz ve düşman üretme” stratejisi. Bu strateji, yalnızca dış mihraklar, Batı dünyası ya da seküler muhalefetle sınırlı değil. Giderek içe dönen, kendi sosyolojik alanındaki aktörleri de kapsayan bir kontrol mekanizmasına dönüşmüş durumda. Son günlerde yaşanan gelişmeler, bu döngünün yeni halkasında Süleymancılar cemaatinin yer alabileceğine işaret ediyor.
Süleymancılar, Cumhuriyet sonrası dönemde ortaya çıkan en köklü dini cemaatlerden biri. Cumhuriyet ile yaşıt bir cemaattir. Geleneksel eğitim faaliyetleri, yurt ağı ve sadık bir kitlesiyle muhafazakâr sağ tabanda güçlü bir yer edinmiş durumda. Ancak bu cemaat, AKP iktidarıyla arasına hep mesafe koyduğu, hatta bazı üyelerinin yerel seçimlerde muhalefeti desteklediği kamuoyuna yansıyan bilgiler arasında. İşte bu noktada, iktidar açısından cemaatin AKP’den “bağımsız duruşu” artık tolere edilebilir sınırların dışına taşmış görünüyor.
Geçmiş örneklerden biliyoruz: İktidar, operasyon yapacağı yapıları önce kamuoyunda yıpratır, itibarsızlaştırır. Bu görev ise çoğunlukla trol ağlarına, iktidar medyasına ve “gönüllü kalemşörlere” devredilir. Hedef alınan yapılar hakkında spekülatif haberler, istihbarat bağlantısı iddiaları, dış güçlerle işbirliği suçlamaları servis edilir. Böylece operasyon için hem zemin hazırlanır, hem de toplum nezdinde bir meşruiyet oluşturulur. Bugün Süleymancılar hakkında benzer söylemler dolaşıma sokulmuş durumda: “Devlet içinde paralel yapılanma”, “yabancı istihbaratlarla temas”, “eğitim kisvesi altında illegal örgütlenme” gibi tanıdık suçlamalar yeniden sahneye çıkarılıyor.
İktidar açısından sadakat, liyakatin çok önünde bir yerde konumlanıyor. Bu nedenle herhangi bir dini yapının kendi başına hareket etmesi, iktidarın onayından bağımsız bir toplumsal etki üretmesi artık kabul edilemez. Süleymancılar’ın geleneksel olarak devletle yakın temasta olan bir cemaat değil, daha çok içe dönük ve hiyerarşik bir yapıya sahip olması, onları bu yeni süreçte “kontrol dışı” bir unsur olarak tanımlanabilir hale getirmiştir.
Olası bir operasyonun sinyalleri ise doğrudan siyasal söylemlerden okunabilir. Son dönem grup toplantılarında kullanılan “karanlık yapı”, “örgütsel ağ”, “ahtapot gibi yayılmak” gibi ifadeler, daha önce hedef alınan yapılar için de benzer içerikli kalıplarla kullanılmıştı. Bu söylemler yalnızca bir tehdit değil, aynı zamanda halkla ilişkiler stratejisinin bir parçası; devletin resmi refleksinden çok, siyasetin sahneleme araçları.
Asıl mesele ise şu: Bugün Süleymancılar hedefte olabilir, ancak yarın bir başka yapının bu çemberin içine alınmayacağının garantisi yok. Çünkü bu yönetim tarzı, düşman üretmeden var olamayan bir siyasal düzene işaret ediyor. Bu yapıların suç işlemiş olup olmaması, iktidar için çoğu zaman tali bir detaydır. Asıl mesele, itaat edip etmedikleridir.
Süleymancılar cemaatine yönelik muhtemel bir operasyon, sadece o yapıyı değil, “iktidardan bağımsız hareket etme” cesareti gösteren tüm dini ve sivil toplumsal yapıları da hedef alacaktır. Bu durum, iktidarın gücünü pekiştirmek adına yalnızca muhalif partileri değil, aynı zamanda kendi tabanı içinde alternatif oluşturabilecek her odağı da tasfiye etmeye yöneldiğini göstermektedir.
Ve bu gidişat, Türkiye’nin demokratik geleceği açısından ciddi bir kırılmayı işaret eder. Çünkü artık mesele sadece siyasal iktidarın muhalefeti bastırması değil; toplumun tamamını siyasal sadakat testine tabi tutmasıdır.
Bu yazıdan sonra benim de kolayca “Süleymancı” kategorisine sokulmam mümkün. Oysa bu cemaatin düşünsel hattı, inanç yorumu ve toplumsal örgütlenme biçimiyle hiçbir zaman yakınlık kurmadım, ortak bir noktamız da olmadı. Ancak mesafe ya da karşıtlık, haksızlığa karşı susmayı gerektirmez. Mesele bir cemaati savunmak değil; iktidarın keyfi ve hedefe göre değişen düşman tanımlarına karşı ilkesel bir duruş sergilemektir.
Haber: CUMA
Hit: 858
|
17.05.2025 |
Sıradaki Hedef Süleymancılar mı? |
|
858 |
15.05.2025 |
Lozan’ın Gölgesinde Bir Yüzyıl |
|
784 |
12.05.2025 |
Türkiye’de Barış Zamanı: Birlikte Güçlü Geleceğe |
|
949 |
9.05.2025 |
Gök Kubbenin Direği Sökülürse |
|
1002 |
3.5.2025 |
İHH Vicdana Sesleniyor, Vanayı Tutan Ellere Değil! |
|
1469 |
29.4.2025 |
İslam’ın İstismarı, İktidarın İflası |
|
853 |
22.4.2025 |
Bir Ülke Nasıl Susar? |
|
711 |
17.4.2025 |
CHP’ye Kayyum Söylemi: Demokrasinin İflas Belirtisi |
|
798 |
14.4.2025 |
Üçüncü Yol’u Linç Ettiniz, İsrail’in Yolunu Açtınız! |
|
980 |
10.4.2025 |
Fikirden Korkan Bir Ülke: Nuray Mert’in Vedası Üzerine |
|
709 |
9.4.2025 |
Memleket Nereye Gidiyor |
|
993 |
1.4.2025 |
Evinde Adalet Yoksa, Dünyaya Ders Veremezsin |
|
608 |
27.3.2025 |
İki Türkiye, Bir Kavga: Biri Çöküyor, Diğeri Doğuyor |
|
832 |
24.3.2025 |
Hukuk Susturulursa, Halk Konuşmalıdır! |
|
703 |
22.3.2025 |
Provokasyonun Gölgesinde Direnişin Işığı |
|
623 |
20.3.2025 |
Seçimli Otoriterlik: Türkiye’de Demokrasi Erozyonu |
|
877 |
14.3.2025 |
Dünya Vicdan Krizinde: Sessiz Kalan da Suçludur! |
|
763 |
10.3.2025 |
Yeni Türkiye: Barışın ve Demokrasinin Eşiğinde |
|
902 |
4.3.2025 |
Türkiye’nin Demokrasi Sınavı |
|
837 |
2.3.2025 |
CHP ve Kürtler: Kaybedilen Yüzyıl |
|
941 |
28.2.2025 |
Öcalan’ın Çağrısı ve Türkiye’de Demokratik Siyasetin Geleceği |
|
754 |
26.2.2025 |
Almanya Seçimleri ve Aşırı Sağın Yükselişi |
|
936 |
24.2.2025 |
ERDOĞAN AKP DEMOKRASİ |
|
896 |
17.2.2025 |
Tarihi Bir Dönemeçte Bölgesel Barışı Konuştuk |
|
1675 |
13.1.2025 |
Yeni Anayasa - Din Devlet İlişkileri (2) Almanya Örneği |
|
998 |
23.12.2024 |
Yeni Anayasa - Din devlet ilişkileri (1) |
|
1353 |
4.11.2024 |
İDEOLOJİLERDEN ARINMIŞ SİVİL ANAYASA |
|
971 |
28.9.2024 |
ALMANYA SEYAHATİ -1- |
|
810 |
5.8.2024 |
Cumhuriyetin II. Yüzyılında Sistem Sorunu! |
|
1568 |
17.6.2024 |
Çaycuma-Agryz Kardeşliği, Kazan Tatarları |
|
2391 |
22.4.2024 |
YENİ YÜZYILA 31 MART MESAJI |
|
1330 |
9.4.2024 |
BARIŞ ZAMANI |
|
1731 |
|
|
|