Vesayetin Renk Değiştiren Yüzü
“27 Nisan bildirisi, millet iradesine vurulmak istenen bir prangaydı.”
Doğru..
Ama bu gerçeğin ardından susulan daha büyük bir başka hakikat var:
27 Nisan gecesi, sadece AKP değil, Türkiye’de demokrasiye ve sivil iradeye inanan bütün kesimler — gazeteciler, insan hakları savunucuları, demokratik kitle örgütleri — bu e-muhtıraya karşı çıktı.
Hükümete değil, halkın seçme hakkına sahip çıkıldı.
O gün demokrasiden yana duranlar, Türkiye’nin bir daha askerî vesayetle tehdit edilmemesi için omuz verdi.
Ancak sonra ne oldu?
AKP, o tarihi desteği kendi iktidarını mutlaklaştırmak için kullandı.
Askerî vesayeti tasfiye ederken, yerine parti vesayetini kurdu.
Demokratik kurumlar bir bir işlevsizleştirildi:
• Güçler ayrılığı yerle bir edildi.
• OHAL bahanesiyle temel hak ve özgürlükler askıya alındı.
• Yargı bağımsızlığı ortadan kaldırıldı.
• Medya ya ele geçirildi ya da susturuldu.
• Ve nihayetinde bir “tek adam rejimi” tesis edildi.
27 Nisan’da vesayete karşı çıkanlar, bugün tek adam yönetimine karşı susanlara, ya da bu yönetimi destekleyenlere bakınca haklı bir isyan duyuyor.
Çünkü vesayet sadece postal sesleriyle değil, hukukla, sandıkla, yargı sopasıyla da inşa edilebilir.
Ve Türkiye bugün, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir parti vesayeti altındadır.
Bugün hâlâ “CHP demek cunta demektir” gibi sloganlarla geçmişin karanlıklarını kışkırtmaya çalışanlar, esasen kendi kurdukları baskı rejimini gizlemeye çalışıyor.
Oysa Türkiye’de darbeler yalnızca tanklarla yapılmadı; Anayasa değişiklikleriyle, referandum manipülasyonlarıyla, korku iklimiyle de yapıldı.
Ve asıl demokrasi darbesi, halkı seçeneksiz bırakacak şekilde kurumların çökertilmesiyle gerçekleşti.
Biz unutmuyoruz.
Gerçek darbeler yalnızca generallerin kışlalardan çıkmasıyla yapılmaz.
Hukukun, özgür basının, adil yargının ve bağımsız kurumların susturulması da bir darbedir.
Ve bugün Türkiye, postmodern bir vesayetin, sivil giydirilmiş bir tek adam rejiminin karanlığı altındadır.
27 Nisan’ın mirası, tek bir iktidarın zaferi değil, bütün halkın özgürlük mücadelesiydi.
O mücadeleyi kirletenler değil; hakikati savunanlar tarihe geçecektir?
Haber: CUMA
Hit: 887
|
4.5.2025 |
Çaycumalılar Buluşuyor, Geleceğe Umut Taşıyor |
|
1294 |
30.4.2025 |
Çaycumalı Kâtip: Nema Yoksa Karalama Var! |
|
621 |
28.4.2025 |
Vesayetin Renk Değiştiren Yüzü |
|
887 |
25.4.2025 |
SEKA Sosyal Tesis Üzerinden Yürütülen Algı Operasyonu |
|
678 |
12.4.2025 |
Nourtani’yi Gömdünüz, Adaleti de Üzerine Betona Gömdünüz |
|
735 |
11.4.2025 |
Çağlayan Çağırıyor: Vali Azarlasın, Siz Buyurun Bir Çay! |
|
720 |
7.4.2025 |
Partiler Üstü Hizmet Aklı: Kantarcı’nın Yol Gösteren Tavrı |
|
487 |
2.4.2025 |
Kutuplaştıranlar “Barış”tan Söz Edemez! |
|
484 |
28.3.2025 |
Canlara Yuva, Topluma Vicdan |
|
1086 |
22.3.2025 |
Geziden Korkan, Devrek’ten Konuşuyor |
|
789 |
19.3.2025 |
Devletin Valisi mi, Partinin Valisi mi? |
|
945 |
17.3.2025 |
Çaycuma’da Minik Adımlarla Büyük Trafik Bilinci |
|
521 |
10.3.2025 |
Kiralık Köşe: Zübük’ün Yalan Adresi |
|
1523 |
8.3.2025 |
Çaycuma’da Ruhsat Krizi mi, Algı Operasyonu mu? |
|
1054 |
3.3.2025 |
Çaycuma’da Barış ve Diyalog Zamanı |
|
988 |
1.3.2025 |
Tabela Partileri, Gölge STK’lar: Çaycuma’da Kimse Konuşmuyor! |
|
1040 |
21.2.2025 |
Çaycuma’da Demokratik Bir Buluşma Zorunluluğu |
|
922 |
30.12.2024 |
OLMADI BAŞKAN, YAKIŞMADI! |
|
2213 |
16.12.2024 |
ÇAYCUMA TEMİZ Mİ?! |
|
1138 |
12.11.2024 |
Çaycuma’da Örgütlü Siyasi Partiler Ne İşe Yarar?! |
|
1154 |
9.9.2024 |
Çaycuma Kent Konseyi |
|
2128 |
15.8.2024 |
Çaycuma’da Kentleşme Sorunu! |
|
1441 |
29.7.2024 |
AKP Kadıoğlu mozaiklerinin üzerini örtmek mi istiyor! |
|
993 |
22.7.2024 |
Çaycuma 80.Yıl / Bir Durum Değerlendirmesi |
|
1077 |
10.5.2024 |
Siyasi partilerde kartlar yeninden mi karılacak |
|
1513 |
29.4.2024 |
ÇAYCUMA KÜLTÜRLERARASI KÖPRÜ KENTİ |
|
1183 |
|
|
|